19 Kasım 2008 Çarşamba

HAYATIN İÇİNDEN


GENÇLERE TAVSİYELER

Kız-erkek bütün gençlerimize, özellikle de Müslüman'ım diyen, hele hele asıl İslam Kur'ân İslâmi üzerinde olduğunu söyleyen veya böyle olmayı isteyen gençlerimize aşağıdaki tavsiyeleri yapmakta yarar gördük. Vaktiyle kendimiz de gençken bu halleri yaşadığımızdan, istiyoruz ki bizim yaptığımız hataları, yanlışları gençlerimiz yapmasınlar. Ve istiyoruz ki bizim vardığımız doğru sonuçları onlar, bizim kadar çok vakit harcayarak ve çok yanlışlar yaparak öğrenmesinler, daha çabuk olarak ve daha çok doğruyu daha kısa zamanda nefislerindekilerle değiştirsinler.





YAPMAMIZ VE KAÇINMAMIZ GEREKEN ŞEYLER (5)



30. Kadınerkek ilişkilerinde İslâm'ın sizleri uzak tutmak istediği türden ilişkilerden uzak durunuz. Peygamberin hayatında hiç yapmadığı Mut'a nikâhı gibi, insanları ve toplumu ifsat edici ve kadını ve erkeğiyle toplumu aşağılara çeken nikâhı yapmayınız. Allah'tan korkunuz. Ona buna değil peygambere benzemeye çalışınız. Peygamberin getirmediği fakat geldiğinde hazır bulduğu halde hiç yapmadığı türden bir nikâhı(Mut'a) yapmayınız. Nefsinize hoş gelse de Allah'tan korkunuz, kadın ve erkeğin haysiyetine aykırı olan bu işten uzak durunuz. Bu tür nikâhı şayet nefsiniz için uygun görecek olursanız aynı anda sizin kızınızın ve bacınızın birisi tarafından bir haftalığına karı olarak (geçici nikâhla (Mut'a) nikahlanma talebine nasıl davranır ve ne düşünürsünüz, nefsinize sorunuz. Peygamberimiz demiyor mu ki yapmayı düşündüğünüz işi şuranıza (kalbini göstererek) sorunuz, orası razı oluyorsa yapınız, razı olmuyorsa yapmayınız diye.. Evet, açıklıkla söylüyorum, gerek gördüğüm için söylüyorum. Kalbinize sorunuz kızınızın bir haftalığına birinin karısı olmasının ne demek olabileceğini ve yapabilirseniz bundan sonra yapınız, olmaz mı?



Aklı, Allah düşünsünler için vermiştir insanlara hevalarına uymaktan geri dursunlar diye. Nefislerin hoşuna gidenler Allah'ın hoşuna gitmiyor, Hala düşünmeyecek misiniz?



31. Doğruyu almak isteyene, meyil gösterene tebliğ etmeye çalışmak, kendini insanların bekçisi ya da vekili gibi görmekten sakınmanızı dilerim.



32. Güzel ahlâkla ilgili bütün hususlara, örneğin yaşlılara yumuşak ve sevecen davranmak, kimsesizleri, yetim ve öksüzleri koruyup kollamak, fakir, miskin ve zavallılara acımak ve onları rızıklandırmak, evleri, yurt ve yuvaları ellerinden alınanlara arka çıkmak yediripiçirmek, çıplakları giydirmek için kampanyalar açmak, açılan kampanyalara katılmak ve desteklemek, ferden ferda yetim ve yaşlıları bulundukları yerde ziyaret etmek, hatırlarını almak, mümkün olduğunca hediyeler götürmek ve İslâm kalkışlı nice güzel tavır varsa onların cümlesini şahsında taşımaya çalışmanızı öneririm. Allah için, Allah'ın kullarına yakınlık gösteriniz. Ki kendisini bilmeyen hattâ reddedenlere bile Allah rızık vermekte ve yaşatmaktadır onları, dikkat ediniz.



33. Namazı anlayarak, hissederek ve dosdoğru kılmaya gayret ediniz. Ayetleri eğip bükmemek, gerektiği gibi anlamaya ve siyakınca amel etmeye çalışınız. Bir konuda bir ayetle ahkâm kesmeye kalkmayınız. Zira aynı konuda başka ayetleri de göz önünde bulundurmazsanız kaybedenlerden olursunuz..



34. Doğruları kalabalıkların bulunduğu yerlerde değil, Kur'ân'da arayınız. Kalabalıklar da yanılırlar. Müslüman da olsalar. Çoğunluk veya kitleler tarafından yüceltilen ve giderek kutsallık izafe edilen insanlara itibar etmeyiniz. Allah ile aranıza aracı koymayınız. Ruhban sınıfına itibar etmeyiniz, Allah'tan başka veliler edinmeyiniz, ki imanınızın sıhhati sürekli olabilsin.



35. Kendinizi kontrol ediniz. Demokratik, laik ve her tür sol pisliklerden temizleyiniz ve temiz tutunuz. Kendinizi, Allah önce akidesi temiz(kirlenmemiş) olanları sevmektedir. Orta yolda yürüyünüz. İfrat ve tefritten sakınınız.



Elbette ki daha geniş olarak söylemek istediklerimizi Kur'ân'da bulacaksınız. Ne olur defaatla okuyunuz Kur'ân'ı ve hayatınıza geçiriniz.



Bugün ve her zaman İslâmın en büyük ihtiyaç duyduğu şey 'güzel örnek'lerdir. Her biriniz birer güzel örnek olmaya bakınız. Ölüm sizi bu yolda iken bulsun.





KISSADAN HİSSE
Duvarı Aşamıyorsan Bir Kapı Aç!..



Genç Macar Sanatçı Arpad Sebesy multimilyoner Elmer Kelen in portresini yapmak için görevlendirilmişti. Görev özellikle zordu, çünkü Kelen sadece üç kısa poz vermeye razı olmuştu. Sonuçta, Sebesy portrenin çoğunu ezberden yapmak zorunda kalmıştı.
Kısıtlamalara rağmen, Sebesy portrenin Kelen e yeterince benzediği görüşündeydi. Ancak, Kelen ayni fikirde değildi. Kibirli milyoner resmin kendisine benzemediğini öne sürerek portrenin parasını ödemeyi reddetti.
Genç ressam resmini yapabilmek için saatlerce titizlikle çalışmıştı, ve birdenbire bunu gösterecek hiçbir şeyi olmadığını fark etti. Milyoner stüdyodan ayrılırken, sanatçı bir ricada bulundu, " Portreyi size benzemediği için reddettiğiniz belirten bir mektup
yazabilir misiniz?"
Kelen bu kadar kolay kurtulduğuna sevinerek razı oldu. Aylar sonra, Macar Sanatçıları Derneği, Budapeşte Güzel Sanatlar Galerisinde sergi açtı. Kelen in telefonu çalmaya başladı. Biraz sonra galeriye geldiğinde Sebesy'nin yaptığı portresinin, üzerinde "Bir Hırsızın Portresi" etiketiyle teshir edildiğini gördü.

Mağrur milyoner resmin indirilmesini istedi. Müdür reddedince, Kelen resim kendisini topluma alay konusu edeceği için dava açmakla tehdit etti. Bunun üzerine müdür Kelen in resmin kendisine benzemediği için almayı reddettiğini belirten imzalı mektubunu çıkardı.
Milyoner artık resmin parasını ödeyip almaktan başka çare kalmadığını anlamıştı. Genç sanatçı sadece son gülen olmakla kalmamış, ayni zamanda güçlüğü karlı bir alışverişe dönüşmüştü. Çünkü milyoner resmi almağa kalktığında fiyatının eskisinden on kat
daha fazla olduğunu görmüştü.

Dr. Charles C. Lever




NÜKTE

KABRİSTAN
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
- İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.

Behlül Dânâ'ya biri sorar
- Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım?
Behlül Dânâ şu cevabı verir:
- Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."






sevgi

sevdiğini sevdiğine söyle

Sevmek, sevgiyle yaşayabilmek; ömrümüz boyunca sahib olduğumuz cevherlerdir. Sevgi etrafındakiler için aydınlatan bir ışık, yıkayıp arındıran bir Rahmet, besleyip büyüten bir gıda, kazandırıp zengin eden bir sermaye demektir. Sevgi; ilahi bir tılsımdır. Girdiği her yere inanmayı, güvenmeyi, yardım etmeyi ve hoşgörüyü getirir. Sevgiyle yola çıkan her yolcu; engelleri aşar. Menzillere ulaşır. Aradığını bulur. Sevgi; bütün güzelliklerin tohumudur. Bizler sevgi dolu yüreklerle, tebessümlerle çevremize sevgi ışıkları saçarsak bizim bir sevgimiz bin sevgilere gebe kalır inşaAllah. Sevgi fidanları büyüyüp muhabbet çınarları yetişir. Kökü sevgiyle beslenmiş gövdesi muhabbetle sulanmış bu çınarlar ise kolay kolay devrilmez toplumlar oluşturur. İlahi vuslatlara ererler.
Sevmek gönül işidir, sevmek her kişinin değil, er kişinin hakkıdır. Seven kişi her olaya sevgiyle, merhametle bakar. Her şeyde sevilebilecek bir güzellik görür. Hatta en çetin imtihanlar en zorlu kişilerde bile bunu Vedud olan Rabbim yarattı. O sevgi kaynağının yarattığı varlık nasıl kötü olabilir? Nasıl sevilemez diye merhamet eder. Ve her şeyi sever. Sevdiği için de Hz. Hamzanın ciğerini vahşice parçalayan Vahşi gibi tevbe edip birer sevgili olmaya and içen yürekler çoğalır.

Niye herkesi gönülden sevip, sevginin yollarına dökmüyoruz her şeyleri... Hele bir verelim sadakaları tebessümlerle...
Niye Efendimiz (sav) ısrarla Sevdiğini sevdiğine söyle diye nasihat etmiş. Belki de sevgiler ortalara dökülsün, konuşulsun. Çağlayanlar gibi coşsun, diye ...
Yüreğiniz hep sevgiyle dolsun




HAYAT ÇOK GÜZELDİR
SEVMEK SEVİLMEYİ BİLMEK SEVGİNİ KARŞINDAKİNE GÖSTERMEKTİR
SEVGİ TÜM VARLIKLARDA DOĞUŞTA BAŞLAR TAKİ ÖLENE KADAR SÜRER
HAYATIN TEMEL VARLIĞIDIR SEVGİ O BİR PINARDIR O PINARI KURUTMAMALIDIR...




TEBESSÜM
nereden geldik sahi.....

Küçük kız annesine 'İlk insan nasıl dünyaya geldi' diye sormuş, 'Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum' diye izah etmiş annesi..
Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına sormuş.. 'Binlerce yıl önce maymunlar vardı' demiş babası, 'Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik..'
Farklı iki cevaptan aklı karışan kız annesine gidip 'Nasıl olur anne' demiş 'Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.. Karıştırıyorum..'
'Karıştırıcak bir şey yok ' demiş annesi gülerek, 'Ben sana kendi ailemin geçmişini anlattım. Baban da kendi ailesininkini anlatmış, bir tanem..!'

13 Kasım 2008 Perşembe

Cenab-ı Hakk'ın hangi ismine aynasınız?


Cenab-ı Hak, insanı güzel isimlerine ayna yapmıştır. Bize düşen görev o aynayı Hakk'ın yolunda silmek, pak etmektir. Çünkü ayna kirli ise karşısındaki en güzel sureti bile puslu gösterir.




Acaba hiç düşündük mü evlilik hayatımızda O'nun (cc) hangi ismine ayna oluyoruz?
Evet, eşinizi sevin, hem de çok sevin ki, "Vedud" ismi, tecelli etsin üzerinizde.
Onun acılarını yüreğinizde hissedin, dertlerini dert bilin. Ne kadar şefkatli ve merhametli olursanız Cenab-ı Hakk'ın "Rahman" ve "Rahim" isimlerine o kadar çok ayna olursunuz.
Eşiniz, hoşunuza gitmeyen bir davranışta bulunduğunda günlerce ona karşı kin tutmayıp, her fırsatta yüzüne vurmayarak affedin ki, "Gaffar" ve "Gafur" ismi,
İşlediği kusur ve hatalarını başkalarına şikâyet ederek anlatmak yerine örtün ki, "Settar" ismi,
Gücünüz nispetinde cömert davranıp, paraları bankada tutup eşinizi tek kuruşa hasret bırakmayın ki, "Cevvad" ismi,
Eşinizin hak ve hukukunu koruyup, gözetin ki, "Müheymin" ismi ayna olsun.
Fedakâr olun. Bununsa karşılığını eşinizden ziyade Allah'tan bekleyin. Ona lütuflarda bulunun ki, "Latif" ve "Vehhab" ismi,
Onun mutlu olmasına engel olmak yerine mutluluk yollarını açın ki, "Fettah" ismi ayna olsun.
Kulağınızı şikâyetlerine tıkamayın. "Bana ne o senin problemin" diyerek sıkıntılarından kaçmayın. Sözlerini işitin, şikâyetlerini duyun, isteklerini yerine getirin ki, "Semi" ismi,
Çaresizliğini görmemezlikten gelmeyin. Sevinçlerini, kederlerini ve ihtiyaçlarını görün ki, "Basir" ismi,
"Benim sıkıntım benim başımdan aşıyor. Bir de senin sıkıntılarınla mı uğraşayım?" demeyip, onun sıkıntılarından haberdar olun ki, "Habir" ismi,
Olumsuz bir davranışı karşısında hemen "Sen zaten hep böyle yanlış yaparsın." diyerek yargılamakta acele etmeyin yumuşak davnanın ki, "Halim" ismi,
İstemeden hep verici olun ki, "Kerim" ismi,
Sorularını cevaplayın, ihtiyaçlarını yerine getirin ki, "Mucib" ismi,
Yapamadığı ve size başvurduğu işlerini yapın ki, "Vekil" ismi ayna olsun.
İşten gelir gelmez TV'nin karşısına geçip oturmayın. Kafanızı gazeteye gömmeyin. Eşinizle candan dost ve arkadaş olun ki, "Veliyy" ve "Enis" ismi,
Eşinizin bir gömleğinizi ütülemesinden, sevdiğiniz bir yemeği yapmasına kadar "Aman canım bu senin görevin. Zaten yapmak zorundasın." demek yerine yaptığı iyilikleri takdir edip teşekkür edin ki, "Hamid" ismi ayna olsun.
GÜLAY ATASOY
26 Eylül 2008, Cuma



10 Kasım 2008 Pazartesi

EFENDİMİZ'DEN ÖĞÜTLER VE BİR DUA...


Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: Altı şey güzeldir. Fakat şu altı sınıf insanda daha güzeldir.

Adalet güzeldir, fakat ümerada (idarecilerde) daha güzeldir.
Cömertlik güzeldir, fakat zenginde daha güzeldir.
Verağ (haram olduğu şüpheli olan şeylerden kaçınmak) güzeldir, fakat âlimlerde daha güzeldir.
Sabır güzeldir, fakat fakirlerde daha güzeldir.
Tövbe güzeldir, fakat gençlerde daha güzeldir.
Haya (utanmak) güzeldir, fakat kadınlarda daha güzeldir.
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:
Bana 6 şeye titizlikle uyacağınıza dair söz verin, ben de size cennete gireceğinize dair söz vereyim...

Konuştuğunuz zaman asla yalan söylemeyin.
Söz verdiğinizde sözünüzden dönmeyin.
Size bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet etmeyin.
Gözünüzü haramdan sakının (harama bakmayın).
Elinizi (haramlardan) çekin.
İffet ve namusunuzu koruyun!
Arkadaşlarım nette dolaşırken aşağıdaki dua ile karşılaştım. Ne kadar içten yazmış kardeşimiz. Allah razı olsun. Hep birlikte amin diyelim.

***

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrâhîm

Elhamdülillâhi rabbil âlemîn, essalâtü vesselâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmeîn.



YA İLAHİ!

Semadan yeryüzüne indirdiğin yağmur taneleri adedince, yeryüzünde yarattığın ağaçların ve çiçeklerin yaprakları adedince, denizlerdeki kumlar adedince, Sevgili Peygamberimiz Muhammed'e salat eyle! Hem öyle bir salat eyleki o salat bütün her şeyi aşsın.

Yâ ilâhel âlemîn ve yâ ekramel ekramîn ve yâ erhamerrahimîn, kalplerimizi Kur'an ve iman nurlarıyla nurlandır yâ rabbî. Niyetlerimizi halis eyle, bizlere tam ihlas ve kamil iman nasib eyle. Günahlarımızı affeyle, bize merhamet eyle, bizi her türlü azaptan muhafaza eyle YâRabbî.

Senin büyüklüğünü, bizim küçüklüğümüzü bize her zaman duyur YâRabbî. Seni daima yanımızda hissettir, yüzümüzü sana çevir, sana kulluk ettir, senden istet, senden başkasına el avuç açtırma YâRabbî.

Dualarımızda bizi samimi eyle, çok dua eden, çok tevbe eden, duası ve tevbesi kabul olan kimselerden eyle Yâ Rabbî.

Yâ Azîm, Yâ Kerîm, bütün mülk senindir. Yer senin, gök senindir. Senin her şeye gücün yeter. Bizler gayet aciziz. Sen bize güç vermezsen biz güçlü olamayız, sen bize yardım etmezsen bizler hiçbir şey yapamayız. Elimizi kaldırmamız, yürümemiz, çalışmamız, yiyip içmemiz, hep senin kudretinle oluyor. Bize kalsaydı bunların hiçbirini beceremezdik. Bütün güç senindir. Yer-gök senin elindedir. Senin istediğin şekilde yaşamaya çalışırken bizleri güçsüz bırakma YâRabbî.

İradelerimize fer ver, kalplerimize derman ver, gönüllerimize inşirah ver, sinelerimize genişlik ver YâRabbî.

YâRabbî, senin üzerimizde o kadar çok nimetin var ki, ne kadar şükretsek azdır. Bizi müslüman olarak yarattığın ve müslüman olarak yaşattığın için sana kainattaki varlıklar adedince şükürler olsun YâRabbî.

Bizleri müslüman olarak ölmeye muvaffak eyle. İmanla yaşat, imanla öldür YâRabbi. Bizlere verdiğin nimetlerin hakiki şükrünü eda etmeye bizleri muvaffak eyle. Şükrünü eda edemediğimiz nimetlerden dolayı da bizleri hesaba çekme YâRabbî.

Bizlere verdiğin bu hayat ve iman nimetine karşılık, senin dinini yaşamayı ve senin yolunda hizmet ederek, mübarek adını dünyanın her tarafına duyurmayı bize kolay eyle YâRabbî.

Senin adının bütün gönüllerde duyulması işinde bizleri kullan YâRabbî. Bu işi yaparken, yerde ve gökte bizler için sevgi yarat, herkes bizi sevsin Yâ Rabbî.

Bizi, gerçekten iman etmiş olan, güzel ve salih ameller işleyerek kendisini sevdiğin ve sevdirdiğin kullarından eyle. Bu mübarek hizmetlerin her tarafta boy atıp gelişmesini nasib eyle. Bizlere hizmetten başka bir gaye edindirme YaRabbi.

Dinimizi, milletimizi, hizmetimizi daima payidar eyle. Bu güzel hizmetleri başlatanlardan, devam ettirenlerden, şu anda da devam ettirmekte olanlardan ebediyyen razı ol YâRabbî.

Onlar hürmetine bize de ömrümüzün sonuna kadar hep hizmet ettir. Yine onlar hürmetine bizi affeyle, bizi onların şefaatine nail eyle, bizi onlarla beraber haşr ve neşreyle. Ailemizi, akrabalarımızı, milletimizi onlar hürmetine cennetlik eyle Yâ Rabbî.

Senin yolunda hizmet etmek bizim için, bir lütuftur, bir şereftir, en büyük makam, en büyük payedir. Bu şerefi, bu lutfu bizden alma, bizlere bu payenin hakkını vermeyi nasib eyle YâRabbi.

YâRabbî, bizlere dünyada da ahirette de hep güzellikler ver, bizi azaptan koru, bize gücümüzün üstünde yük yükleme, bizi çok zor imtihanlarla imtihan etme YâRabbî. Bizi annelerimizi, babalarımızı ve bütün mü'minleri hesap gününde affet YâRabbî.

Kalplerimizi hep sana açık eyle. Kardeş, dost, muhib, taraftar ve sevenlerin kalp ve gönüllerini sana aç Yâ Rabbî. Bizi işlerimizde, hizmetlerimizde, sıkıntılı anlarımızda yalnız bırakma, rahat anlarımızda da seni unutturma YâRabbî.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hürmetine, O'nun şanlı sahabisi hürmetine, senin dostların olan evliya ve asfiya hürmetine, büyüklerimiz hürmetine bu duamızı kabul eyle.
Amin

***PEYGAMBER EFENDİMİZDEN 21 ALTIN TAVSİYE***


İşte Peygamber Efendimiz'den altın tavsiyeler:


Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz'in yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der. Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar. Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:


İnsanların en zengini olmak istiyorum. Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.


İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.


İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum. Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun.


İnsanlar içinde Allah'a en yakın, O'nun en has kullarından olmak istiyorum. Allah'ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah'ın en has kulu olursun.


Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum. Allah'a, O'nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görüyor.


İmanımı kemale erdirmek istiyorum. Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.


Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum. Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun.


MERHAMETLİ OL!


Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin.


Günahlarımın azalmasını istiyorum. İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah'a yalvarırsan günahların azalır.


İnsanların en kerimi olmak istiyorum. Allah'a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.


Rızkımın bol olmasını istiyorum. Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.


Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum. O zaman Allah ve Resulü'nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.


Allah'ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum. Kimseye kızmazsan Allah'ın gazabından ve kızmasından kurtulursun. 3 Duamın kabul edilmesini istiyorum. Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur.


KUSURLARI GÖRME


Allah'ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum. Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.


Allah'ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum. Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter.


Benim günahlarımı ne siler? Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar.


Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir? Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.


Allah yanında en büyük günah hangisidir? Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.


Rahman Allah'ın rahmetini ne coşturur? Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek). 3 Cehennem ateşini ne söndürür?


Oruç. (Ali el-Müttaki, Kenzu'l-Ummal, 16/127-129)


Hazırlayan: Ali İhsan ER İşte Peygamber Efendimiz'den altın tavsiyeler:


Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz'in yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der. Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar. Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:


İnsanların en zengini olmak istiyorum. Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.


İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.


İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum. Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun.


İnsanlar içinde Allah'a en yakın, O'nun en has kullarından olmak istiyorum. Allah'ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah'ın en has kulu olursun.


Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum. Allah'a, O'nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görüyor.


İmanımı kemale erdirmek istiyorum. Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.


Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum. Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun.


MERHAMETLİ OL!


Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin.


Günahlarımın azalmasını istiyorum. İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah'a yalvarırsan günahların azalır.


İnsanların en kerimi olmak istiyorum. Allah'a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.


Rızkımın bol olmasını istiyorum. Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.


Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum. O zaman Allah ve Resulü'nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.


Allah'ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum. Kimseye kızmazsan Allah'ın gazabından ve kızmasından kurtulursun. 3 Duamın kabul edilmesini istiyorum. Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur.


KUSURLARI GÖRME


Allah'ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum. Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.


Allah'ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum. Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter.


Benim günahlarımı ne siler? Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar.


Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir? Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.


Allah yanında en büyük günah hangisidir? Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.


Rahman Allah'ın rahmetini ne coşturur? Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek). 3 Cehennem ateşini ne söndürür?


Oruç. (Ali el-Müttaki, Kenzu'l-Ummal, 16/127-129)

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Sevap Kazanmak İsteyenlere...

PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜNNETLERİ

--------------------------------------------------------------------------------

1. hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.

2. yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.

3. yemeğe besmele ile başlamak, allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.

4. yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.

5. yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. ihtiyaç olduğu takdirde masada da yenilebilir.

6. yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.

7. acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.

8. tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.

9. sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.

10. saf ipek ve saf altın ümmet-i muhammed’in erkeklerine haram kılınmıştır.

11. selamı yaymak. selam, kelamdan önce gelir.

12. eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.

13. selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.

14. musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.

15. musafahada önce eli uzatan çekmelidir. biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.

16. ilmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. yeter ki fitneye sebep olmasın.

17. hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.

18. az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. mütebessim olmak.

19. çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.

20. tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. çok mühim şeyleri üç defa tekrar etmek.

21. konuşmaya allah’ın adıyla başlamak ve allah’ın adıyla bitirmek.

22. nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. bir hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, allah ve din hakkı için öfkelenmek.

23. doğru sözle şaka ve mizah yapmak.

24. boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.

25. uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.

26. yüzükoyun yatmamak.

27. yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek ihlas, felak ve nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.

28. beyaz giymek.

29. mest giymek.

30. ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.

31. takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.

32. soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.

33. üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.

34. misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.

35. aksırınca sesi az yükseltip, “elhamdülillah” demek. böyle diyene de “yerhamükellah” demek. bize dediklerinde “yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.

36. esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek. namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.

37. davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.

38. kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “kim o?” diye sorulduğunda, “benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.

39. ayakta bevletmemek. tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.40. banyo yapılan yere bevletmemek. çünkü vesvesenin çoğu bundandır.

41. insanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.

42. kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.

43. büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.

44. mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.

diyanet işleri başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. bunu temin eden erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”

45. emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.

46. cömertlik. “cömert allah’a yakın, cimri ise allah’a uzaktır. cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”

47. çok tefekkür etmek. “tefekkür gafleti izale eder. ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”

48. borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. durumu net olarak tespit etmek lazımdır.

49. bir yakını vefat eden müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. taziye ziyareti vasati üç gün içinde yapılır. üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek uygun olmaz. evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek hazırlayıp sofra kuramazlar. bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek getirirler. böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur

50. ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.

51. mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. böyle yapmak kadere itiraz ve cenabı hakkın takdirini itham etmek olur. ayrıca bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.

52. sekerat halindeki hastalara “la ilahe illallah, muhammedün rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. hastanın dudaklarını temiz ve ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. çenesinin açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. gözleri açık ise kapatılır.

53. kabirleri ziyaret etmek. gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur. kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “ey kabir sakinleri, esselamu aleyküm. sizler bizden önce geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz. size allah’tan af ve mağfiret dileriz.” şeklinde selam ifade edilebilir. sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur. kur’an ve dualar okunabilir. ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler ekilir. kurumuş otlar ayıklanır.

54. hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. onlara teselli ve ümit vermek. ziyareti uzun tutmamak. hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak.

55. sıla-i rahimde bulunmak. “akrabayla alakayı kesen bir kimsenin bulunduğu meclise allah’ın rahmeti inmez.”

56. zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.

57. anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve hayır dualarını almak.

• Kapıyı 3 kez bekleyerek çalmak .4 rekat namaz vakti kadar beklemek.

* Kapıyı çalarken kapının ya sağında yada solunda beklemek, karşısında durup da içeriyi izlememek.Çünkü kapı ilk açıldığında ev sahibinden izinsiz içeriye bakmak haramdır.

* Baş ağrıdığında tülbent ile sıkıca sarmak.

* Yemeği ayrı tabaklarda değil de ortak tabakta yemek , yerken önünden almak, yemeğin ortasına dokunmamak çünkü bereket ortadan dağılır.

* Misafire bir bardak su bile olsa ikramda bulunmak.Mümkünse etli yemek ikram etmek.

* Çörek otu yemek.Ölümden başka her derde deva olduğuna dair sahih hadis beyan edilmiştir.

* Sofrada yeşillik , evde sirke bulundurmak.

* Sofrada sol ayak sol kalçanın altında , sağ ayak karın bölgesine kırılmış vaziyette oturmak , bağdaş kurmamak ,aynı zamanda ayak değiştirmek doymanın alametidir.

* Kur’anı Kerim-i hüzünle mümkünse ağlayarak okumak.

*Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.(Yemeğin bereketi buradadır.)

* Hastanın olduğu yerde çorba pişirmek.

* Kabak yemek.

* Hapşurunca “Elhamdülüllah” demek diyene “Yerhamukellah” (bayan ise Yerhamukillah) demek.Aynı kişinin diğerine “Yehdina ve Yehdikümullah” demesi.

* Kına yakmak.

* (Erkekler için) Eve gelmeden önce hanımına geleceği zamanı bildirmek.

* Hediyeleşmek , nitekim hediyeleşmek muhabbeti artırır buyuruyor Efendimiz s.a.v

* Sabah namazının sünneti ve farzı arasında sağ tarafına uzanıp bir miktar uyumak. Fıkhi kaidelere göre sadece bu uykunun haricinde uyku abdesti bozar. Namaz vakti çıkmadan uyanıp farzı eda etmek.

* Namazı cemaatle kılmak.

* Dua ederken elleri birleştirmek ve kaşlar hizasına kaldırmak.(baş ağrısını giderir.)

*Tesbihi parmak ile çekmek.

* Kapıya geleni durumu ne olursa olsun boş çevirmemek bir hurma tanesi bile olsa. (O dönemde hurma herkeste ve heryerde olmasından dolayı hurma bile olsa buyrulmuştur.)

* Sofradan kalkacağı zaman sağ tarafındaki şahıstan izin isteyerek kalkmak.

* Ezan-ı Muhammedi okunurken onu müezzinden sonra tekrar etmek.

* Ezan-ı Muhammedi okunurken bir pozisyonda olsa hal değiştirmek

Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:. "Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni ihyâ etmiştir. Beni ihyâ eden cennette benimle birlikte olacaktır."
Bunların dışında varsa bildikleriniz ekleyin ki arkadaşlar yaşantımızın her bir anını O'na endeksleyebilelim.


__________________________________________________________________________________

Yeniden diriliş gününde "Rabb'in onlardan razı , onlarda Rabb'inden razı... " seslenişinin muhataplarından biri olmamız duasıyla...

26 Temmuz 2008 Cumartesi

'''dua'''



"O takvâ sahipleri ki, görmedikleri halde Allah'a ve Onun bildirdiklerine îmân ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar." Bakara Sûresi: 2/3




"Allah Teala hazretleri bir kulun hayrını diledi mi ölümünden önce salih amel işlemede muvaffak kılar." Tirmizi, 2134 30 .



Ya Rabbi!
Eğer imanıma bir şüphe girmiş ben de ondan tövbe etmemişsem ihlasla derim ki : Allah'tan başka yaratıcı yok, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
Eğer bilmeden Müslümanlığıma küfür karıştırmışsam, derim ki: Allah birdir, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
Eğer Allah'ı birlememe şirk girmişse, ben de bunun farkında değilsem ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
Eğer bilmeden seni tanımamda yanlışım varsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
Eğer bilmeden amelime riya ve kendimi beğenme duyguları karışmışsa derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
Eğer farkında olmadan kalbime küçük ve büyük günahların fitnesi girmişse derim ki: Allah bir, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.


Ya Rabbi!
İmanımı gönülden tazeleyerek, ihlasla derim ki: Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.
Ey diri olan!
Ey ebedi var olan!
Ey izzet ve ikram sahibi olan!
Ey gücün, şerefin ve büyüklüğün sahibi olan Allah'ım!
Halimi düzelt, işlerimi güzelleştir, beni bela ve fakirliğin acılarından koru, düşmanların şerrinden, şeytanın aldatmasından, nefsin arzularından, saptıranların saptırmasından beni koru ey Rabbim!


Ya Rabbi!
Beni çok ibadet eden salihlerden ve şükreden zenginlerden eyle... dini ve dünyevi bütün işlerimi düzene koy. Hayırlı nimetlerimi sonuna erdir.


Ya Rabbi!
Ömrümün son zamanlarında, ölüm anında kalbimi ve dilimi imanla doldur. Bana son anda; şehadet ederim ki, Allah birdir ve yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun elçisidir demeyi nasip et.
amin

'''efendimizin isimleri'''



Abdullah: Allah (cc)' ın kulu
Âbid: Kulluk eden, ibadet eden
Âdil: Adaletli
Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş
Ahsen: En güzel
Alî: Çok yüce
Âlim: Bilgin, bilen
Allâme: Çok bilen
Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi
Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan
Beşir: Müjdeleyici
Burhan: Sağlam delil
Cebbâr: Kahredici, gâlip
Cevâd: Cömert
Ecved: En iyi, en cömert
Ekrem: En şerefli
Emin: Doğru ve güvenilir kimse
Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan
Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran
Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran
Gâlip: Hâkim ve üstün olan
Ganî: Zengin
Habib: Sevgili, çok sevilen
Hâdi: Doğru yola götüren
Hâfız: Muhafaza edici
Halîl: Dost
Halîm: Yumuşak huylu
Hâlis: saf, temiz
Hâmid: Hamd edici, övücü
Hammâd: Çok hamdeden
Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan
Kamer: Ay
Kayyim: Görüp, gözeten
Kerîm: Çok cömert, çok şerefli
Mâcid: Yüce ve şerefli
Mahmûd: Övülen
Mansûr: Zafere kavuşturulmuş
Mâsum: Suçsuz, günahsız
Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü
Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren
Mekkî: Mekkeli
Merhûm: Rahmetle bezenmiş
Mes'ûd: Mutlu
Metîn: Çok sağlam ve güçlü
Muallim: Öğretici
Muktedâ: Peşinden gidilen
Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli
Müctebâ: Seçilmiş
Mükerrem: Şerefli, yüce
Müktefî: İktifâ eden, yetinen
Münîr: Nurlandıran, aydınlatan
Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş
Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş
Muslih: Islah edeci, düzene koyucu
Mustafa: Çok arınmış
Müstakîm: Doğru yolda olan
Mutî: Hakka itaat eden
Mu'tî: Veren ihsân eden
Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan
Müşâvir: Kendisine danışılan
Nakî: Çok temiz
Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini
Nâsih: Öğüt veren
Nâtık: Konuşan, nutuk veren
Nebî: Peygamber
Neciyullah: Allah' ın sırdaşı
Necm(i): Yıldız
Nesîb: Asil, temiz soydan gelen
Nezîr: Uyarıcı, korkutucu
Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk
Nûr: Işık, aydınlık
Râfi: Yükselten
Râgıb: Rağbet eden, isteyen
Rahîm: Mü'minleri çok seven
Râzî: Kabul eden, hoşnut olan
Resûl: Elçi
Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü
Saîd: Mutlu
Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan
Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu
Sâdık: Doğru olan, gerçekci
Saffet: Arınmış, seçkin kişi
Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici
Sâlih: iyi ve güzel huylu
Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan
Seyfullah: Allah' ın kılıcı
Seyyid: Efendi
Şâfi: Şefaat edici
Şâkir: Şükredici
Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi
Tâhir: Çok temiz
Takî: Haramlardan kaçınan
Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş
Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri
Vâiz: Nasihat eden
Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran
Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil
Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren
Zâkir: Allah' ı çok anan
Zekî: Temiz, akıllı.



alıntı....

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Gülmekten Öleceksiniz

Ömer bin Hattab(r.a.)dan şöyle rivayet olundu.Cibril(a.s.)her zaman geldiği vaktin dışında Resulullah(s.a.v.)in yanına geldi.Bunu gören Resulullah(s.a.v.) kalktı: Ya Cibril ! Neden rengini değişmiş ve solgun görüyorum dedi.O da;Allah´u Teala cehennem ateşinin körüklenmesini şiddetli yandırılmasını emretti. Onun heyecanı ile geldim dedi.resulullah (a.s.)Ya Cibril bana cehennem ateşini anlat deyince Cibril cehennemi şöyle anlattı: Yüce Allah cehennemin yakılmasını emretti.Bin yıl yakıldı bembeyaz oldu.Sonra yine yakılmasını emretti,bin yıl daha yakıldı kıpkırmızı oldu.Tekrar emretti bin yıl daha yakıldı.Simsiyah oldu. O şimdi kapkara ve karanlıktır.Kıvılcımlarıın parıltısı gözükmez.Alevi sönmez.Seni hak dini ile gönderen Allah´a yemin ederim ki cehennemden dünyaya iğne deliği kadar bir delik açılsa sıcaklığından yeryüzündeki bütün canlılar ölür.Seni hak din ile gönderen Allah´a yemin ederim ki eğer cehennem zebanisi dünyadaki insanlara gözükse bütün insanlar ölür.Allah´ın kitabında vasfettiği cehennem zincirinin bir halkası dağların üzerine konulsa dağlar ezilir,yere batardı.

Bunları dinleyen Peygamberimiz(s.a.v.) Yeter ya Cibril daha fazla dinlemeye dayanamayacağım.Korkudan kalbim durup öleceğim dedi.Cibril´e bakıp onun da ağladığını görünce;Ya Cibril Allah katında yüce makam ve şerefin varken sende mi ağlıyorsun?dedi.Cibril de şu cevabı verdi:neden ağlamayım.Ben daha çok ağlamalıyım.Allah´ın ilminde,göründüğüm halden daha kötü bir halde olabilirim.İblis gibi korkunç imtihana çekilmeyeceğimi ne bileyim.O da meleklerdendi...ne bileyim.Belki Harut ve Marut´un düştüğü akibete düşerim deyince peygamberimiz(s.a.v.)uzun süre ağladı.Cibril ağladı,nihayet onlara şöyle bir ses geldi: Ya Cibril.Ya Muhammed(s.a.v.)Allah sizi günah işlemekten ve asi olmaktan emin kıldı.Bunun üzerine Cibril yükseldi gitti.Resulullah(s.a.v.) da çıktı.Ensardan bir cemaate uğradı.Gülüyorlar,eğleniyorlardı.Bu hali görünce onlara;Arkanızda cehennem olduğu halde nasıl gülüp eğleniyorsunuz.Eğer benim bildiklerimi bilseniz az güler,çok ağlardınız,boğazınızdan yemek ve su geçmezdi.Yollara çıkar Allah´a yalvarırdınız.´buyurdu.(Teberani)



GÜLMEK HERZAMAN MULULUK VERMEZ ÖYLE DEĞİLMİ?


PEKİ ŞİMDİ SORUYORUM

HALEN GÜLÜYORMUSUNUZ?

GÜLMEK SİZE RAHATLIK VERİYORMU?

Veda Hutbesi

PEYGAMBER EFENDİMİZİN(S.A.V)
Son Hac Ziyareti Sırasında İrad Ettiği
VEDA HUTBESİ

"Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

"İnsanlar! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise ,bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise ,bu şehriniz (Mekke)nasıl bir mübarek şehir ise ,canlarınız,mallarınız,namuslarınızda öyle mukaddestir,her türlü tecavüzden korunmuştur.

"Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız.O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir.Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın.Olabilir ki burada bulunan kimse ,bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

"Ashabım! "Kimin yanında bir emanet varsa ,onu hemen sahibine versin.biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır.Allah böyle hükmetmiştir.İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam)abbasın faizidir.lakin ana paranız size aittir.ne zulmediniz nede zulme uğrayınız.

"Ashabım! "Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır ,ayağımın altındadır.cahiliye devrinde güdülen kan davalarda tamamen kaldırılmıştır.Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalibin torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

"Ey insanlar! "Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir.Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsınız bu da onu memnun edecektir.Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız .

"Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim.Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile helal kıldınız .Sizin kadınlar üzerinde hakkınız ,kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır .Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri.

,hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır.Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırsa Allah size onları yatakların yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir.kadınlarında sizin üzerinizdeki hakları ,meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

"Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum ,onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız .O emanetler Allah'ın kitabı Kur' an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.

"Müminler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz .Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malı da helal olmaz.Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

"Ey insanlar! "Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir.Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allah'ın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder .

"Ey insanlar! "Rabbiniz birdir .Babanızda birdir .Hepiniz Adem'in çocuklarısınız .Adem ise topraktandır.Arabın arab olmayana arab olmayanında arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır .Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. "Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. "Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. "Dikkat ediniz!şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı cani haksiz yere öldürmeyeceksiniz.Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar "la ilahe illallah" deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emr olundum.Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar .Hesapları ise Allah'a aittir.

"İnsanlar! "Yarin beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; "Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz,bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz,diye şehadet ederiz".Bunun üzerine Resul'i Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı ,sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;


"Şahid ol Yarab!Şahid ol yarab!Şahid ol yarab!"

HZ. MUHAMMEDİN HAYATI (S.A.S) SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ

HZ. MUHAMMEDİN HAYATI


PEYGAMBERIMIZIN DOGUMU

Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri ağarırken, Mekke`de doğdu.

PEYGAMBERIMIZ DOĞDUĞUNDA BAZI HADISELER VUKU A GELDI

Peygamberimiz doğduğunda bazı hadiseler vuku a geldi,bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz:Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu. Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini ,yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece,Ahmed doğmuştur Dediler.Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.

Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı İranlıların,bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi.Save Gölünün suyu çekildi.Sema ve Vadisini su bastı.Iran Sahi, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü.

PEYGAMBERIMIZIN BABASI HZ.ABDULLAH

Peygamberimizin babası Hz. Abdullah Kureyş’in ileri gelen delikanlılarından idi. Güzel yüzlü,iki gözü arasında peygamberlik nurunu taşıyordu.Mekkenin bütün genç kızları onunla evlenmek için can atarlardı.Babasına o kadar itaatliydi ki babasının izinden hiç çıkmazdı.Hatta birinde babası Abdulmuttalip Allaha dua etmiş ve ``Allahım eğer bana on erkek evladı verirsen onlardan birini senin için kurban edeceğim``demiş ,on evladı olunca da Allaha verdiği sözü tutmak için oğlu Abdullahı kurban etmek istemiştir.Oğlu Abdullah babasına itiraz etmemiş ve boyun eğmiştir Etraftan yapılan eleştirilerle oğlunu kurban etmekten vaz geçmiş onun yerine 100 Adet Deve kurban etmiştir. Hz. Abdullah hz. Amine ile evlendikten Kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı. Medine’de dayısı Beni Adiy bin. Neccarin yanında bir ay hasta aldıktan sonra vefat etti.Hz. Abdullah vefat ettiği zaman Peygamberimiz henüz Anne karnında altı aylıktı.

PEYGAMBERIMIZIN SÜT ANNEYE VERILISI

Yeni doğan çocukları süt anneye vermek; Kureyş ve sair Arap eşrafının adeti idi.

Bu da; kadınların kocaları ile daha iyi meşgul olmalarını ve çocuklarında ,özellikle ,havasının güzelliği, rutubetinin azlığı ve suyunun tatlılığı ile tanınan yerlerde yasayan şerefli kabileler arasında, sağlam vücutlu,siki etli, cesaretli yetişmelerini ve düzgün, pürüzsüz konuşmayı öğrenmelerini sağlamak içindi.

Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yıl iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekke`ye gelirler,çocukları alıp götürürlerdi.

Peygamber efendimizi(A.S) Ben`i Sa`d b.Bekr kabilesinden Süt annesi Halime hatun götürdü.

Peygamberimizin Süt kardeşleri şunlardır::

Abdullah b. Haris,Üneyse binti.Haris,Şeyma bint-i Haris.

Peygamberimizi Yetim olduğu için Arap kadınları kabul etmemiş; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmişti.Peygamberimizi aldıktan sonra Halime ve Ailesinin yaşam tarzı bir anda değişti.

Bunlardan bazılarını Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki;`` İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında hiç bir şeyimiz kalmamıştı. Ben, kır merkebimin üzerinde idim.Yanımızda, yaşlı bir devemiz vardı,bize bir damla süt vermiyordu.

Üzerinde bulunduğum merkebin ağır yürümesi yol arkadaşlarımı çileden cıkartıyordu.Nihayet Mekke’ye varıp emdirilecek oğlan çocukları aramaya başladık. İçimizden hiç bir kadın Muhammedi almak istemiyor,ondan uzak duruyorduk. Çünkü, bizler emdireceğimiz çoçuğun babasından bahisse kavuşmayı ve ondan armağanlar almayı bekliyorduk.

Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karşılaştım,bana; İsmin nedir ?diye sordu.

Halime dedim. Bana;Ey Halime! Benim yanımda bir yetim çocuğum var onu emzirmek için Beni Sa`d kabilesi kadınlarına teklif ettim öksüz olduğu için kabul etmediler. Sen kabul eder misin? Ben ,``bana biraz müsaade ette kocama bir danışayım``dedim.

Hemen kocamın yanına döndüm,ona haber verdim. Kocam izin verince Muhammedi aldım.

Muhammed bize gelince,evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldik.Sütü çekilmiş olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayıf olan merkebimizi,yolda başka hiç bir binek hayvan geçememeğe,davarlarımıza inen süt hiç bir davara inmemeye başladı.

Peygamberin Çocukluğu daha değişikti. Daha iki Aylık iken,her tarafa yuvarlanmaya çalışıyordu.Üç Aylık olunca Day durmaya çalışıyordu.Dört Aylık olunca, duvara tutunup yürüyordu.Beş Aylık olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu.Altı Ayı tamamlayınca, yürümeyi hızlandırmıştı.Yedi Aylık iken her tarafa gidebiliyor,koşabiliyordu. Sekiz Aylık iken,konuşuyor,konuşulanı anlayabiliyordu.On Aylık iken Ok atabiliyordu. İki Yılı doldurduğu zaman,oldukça, iri ve gösterişli bir çocuk olmuştu.Onu Annesine götürdük, Amma,biz,Onun yüzünden gördüğümüz hayır ve bereketten dolayı, Yanımızda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk.

HZ.AMINENIN MEDINE ZIYARETI VE VEFATI

Hz. Amine Peygamberi de yanına alarak Medine’deki Neccar oğullarından olan Dayılarını ziyarete gitti. Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular.

Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamlı kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardı. Hz. Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkında takındıkları tavırlardan korkmaya başladı Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular.

Hz. Amine, Mekke’ye gelirken, yolda hastalanıp Evba köyünde durakladi.Başucunda duran Peygamberimizin yüzene baktı.Sonra da söyle hitap etti:

``Ey çekilen dehşetli ölüm okundan, Allah in lutfu ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zatin oğlu!Allah, Seni,mübarek ve devamlı kilsin! Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa,Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafından,Adem oğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin! Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek,alıkoyacaktır.

Her canlı varlık ölecektir. Bende öleceğim.Fakat temelli anılacağım Çünkü, temiz bir oğul doğurmuş,arkamda hayırlı bir anı bırakmış bulunuyorum demiştir.

Ve hz. Amine Ebva da vefat etti.Hazret-i Amine vefat ettiğinde 30 yaşlarında idi.

Dünyada,böylece Babasız ve Annesiz kalan Peygamberimizi,yüce Allah,hamisiz bırakmadı: Önce dedesi Abdulmuttalibin yanında, sonra da amcası Ebu Talib-in yanında kaldı. Peygamberimiz, sekiz yaşına kadar,Dedesi Abdulmuttalibin yanında,sekiz yaşından sonra da Amcası Ebu Talib-in yanında kaldı.

PEYGAMBERIMIZIN TICARET HAYATINA ATILISI

Kureyşliler, öteden beri ticaretle uğraşırlardı. Ticaretle uğraşmayanların ise,ellerinde hiç bir şeyleri bulunmazdı. Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabına ticarete başlamadan önce, ticaretle uğraştığı olmuştur. Nitekim, Said b.Ebu Saib, Islamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortağı idi.Peygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadığından,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureyşilerden tuttuğu, başka bir zatıda, Peygamberimizin yanına kattı. Hazreti Hatice yapacağı her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yiğit birer erkek deve veriyordu. Peygamberimiz, Hazreti Hatice`nin ticaret Malını Şam`a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlaştılar. Peygamberimizle Kervan halkı Şam`a gitmek için yola koyuldular: Şam topraklarından Busraya vardıklarında peygamberimiz orada getirdiği bütün malları çok karlı bir şekilde satıp alacaklarını aldıktan sonra,Mekke’ye yardımcısı olan Meysele ile birlikte geri döndü.

PEYGAMBERIMIZIN EVLENMESI

Peygamberimiz hazreti Hatice adına ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüş ve yardımcısı Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmişti. Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyşlilerin en soylu kadınlarından olan hazreti Hatice ile evlendi.

PEYGAMBERIMIZIN COCUKLARI

Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocuğu,dört kız çocuğu doğmuştur Isimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Mısırlı Maria`dan doğan Ibrahim`dir.

KABENIN KUREYŞILERCE YENIDEN YAPILISI VE PEYGAMBERIMIZIN HAKEMLIGI

Bir Kadın, Kabe Hareminde buhurdanlıkta Öd ağacı yaktığı sırada , buhurdanlıktan sıçrayan bir kıvılcımdan Kâbenin kat kat olan örtüsü tutuşup tamamı ile yanmış, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevşeyip çatlamış bulunuyordu. Zaman, zaman sahilden gelen sel baskınları ilede Kâbenin tabanı ve duvarları da iyice yıkılacak duruma gelmişti.

Bunun icin,Kureysliler Kabenin duvarlarını onarıp sağlamlaştırmak ve üzerinede,tavan çatmak istiyorlar,fakat, yıkmağa kalkarlarsa azaba ugrayabileceklerinden korkuyorlar,aralarinda meşvere ediyorlardı.

Am bu sırada Rum tüccarlarından birisine Ait olan inşaat malzemesi yüklü bir gemi Cüdde sahillerinde parcalandi,bunu fırsat bilen Kureyşliler aralarında yardımlaşarak bu batan gemiden Kabe inşaası için gerekli malzemeleri almış oldular.Ve Kâbenin inşaatına başladılar.

Hacerül Esved taşı yerine konulacağı zaman kabileler ,birbirleriyle anlaşamadılar. Hatta işi okadar ilerlettiler ki aralarında kavga yapmaya çok az bir zaman kaldı. Kureyşiler, Bu iş üzerinde, dört veya beş gece durdular. Sonra Kureyşin yaşlılarından Ebu Ümeyye b. Mugire bir teklifte bulundu;

Teklifine göre ,mescidin kapısından giren ilk kişi bu taşı koymak için hakem olacaktı. Bütün kavmin uluları bu teklifi kabul ettiler.

Tam bu sırada peygamberimiz içeri girdi, bütün kureyşliler el çırparak El-Emin`in hakemligine razıyız dediler.

Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kişi alarak Hacerul Esved-i bir beze koydurdu,ve onu konulacak yere getirttikten sonra besmele çekerek kendi elleriyle Hacerul-Esvedi yerine koymuş oldu

Hadis-i Şerifler

Yaratılışla ilgili ...


"Hepiniz Âdemdensiniz, Âdem ise topraktandır." (Ebu Davud, Tirmizi)

İnsan hangi durum ve sosyal statüde bulunursa bulunsun, diğer insanlardan bir üstünlüğü bulunmadığını bilmelidir.

Şayet kendisinde onu üstün kılan nitelik varsa, onun kendi iktidarının ve meziyetinin neticesi değil, Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünmeli ve bu lütfu verenin, almaya da gücü bulunduğunu hatırından çıkarmamalıdır.


Yumuşak huyluluk

"Allah Teâlâ sertliğe vermediğini yumuşaklığa verir. Bir kulunu sevdiği vakit, ona yumuşak huyluluğu nasib eder. Yumuşaklıktan mahrum bir aile, Allah’ın sevgisinden mahrum demektir."

(Taberani)

Yumuşak ve nâzik olmak, sert davranışlardan uzak bulunmak, kişiyi toplumda herkese sevdirir. Çözümü zor pek çok meseleler yumuşaklıkla, nezaket ve tatlı sözlülük sayesinde halledilir.

Rıfk ve yumuşaklık, Peygamberimiz tarafından son derece övülmüştür. Mü’minler dünya ve âhiret hayrına erişmek için nâzik ve yumuşak olmaya teşvik edilmişlerdir.


Allah'tan (celle celaluhu) hâyâ etmek

"Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başını ve onda bulunan âzalarını (günahlardan) korumak, karnını ve onun içinde olanları muhafaza etmek, ölümü ve çürümeyi hatırlamaktır."

(Tirmizi, Taberani)

Gerçek hayâ, bütün âza ve duygularını günahlardan korumak, Allah’ın yasakladığı şeyleri işlemekten alıkoymak demektir. Bunun da yolu ölümü her an düşünmekten, kabri hatırlamaktan geçer.

Sadece insanlar gördüğü zaman yaptığı çirkin işten utanıp yüzü kızarmak, insanlar görmediği vakitler o gibi kötü şeyleri işlemekten sıkılmamak, hayâ sâhibi sayılmak için yeterli değildir.

Gerçek haya, insanlar görse de görmese de Allah’ın yasakladığı çirkin ve kötü davranışlardan uzak durmak demektir. Çünkü insanlar görmese bile, Allah görmektedir. Kendisinden utanılmaya en lâyık olan da O´dur.


Şu huyları tavsiye etti ...

Ebu Zerr Hazretleri (radıyallahu anh) şöyle demiştir:

"Çok sevdiğim Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) bana şu huyları tavsiye etti:

1. Benden üstün olana değil, benden aşağı olana bakmamı, böylece hâlime şükretmemi,

2. Yoksulları sevmemi ve onlara yaklaşmamı (dertleriyle meşgul olmamı),

3. Bana gelmeseler dahi, yine akrabamı ziyaret etmemi,

4. Allah’a ibâdet ve dine hizmet hususunda birinin beni kınamasından korkmamamı,

5. Acı da olsa daima hakkı söylememi,

6. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh dememi... Çünkü bu söz, Cennetin hazinelerinden biridir."

(Taberani, İbn-i Hibban)


Tevekkül ederken ...

Asr-ı Saâdette bir gün bir adam devesini mescidin kapısına bırakıp içeri girmişti. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm) ona sordular:

– Deveni ne yaptın?

– Kapıya bıraktım.

– Bir yere bağlayıp da mı bıraktın?

–Hayır, bağlamadım, sadece tevekkül edip Allah’a teslim ettim.

Resûlullah Efendimizin (aleyhissalâtu vesselâm) bu tevekkül anlayışına cevabı şöyle oldu:

– Git deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et...

(Tirmizi)


Hayat ancak âhiret hayatıdır ...

Hazreti Enes’den:

"Allah’ım, hayat ancak âhiret hayatıdır.
(Başka yok)."

(Buhari-6413)

Bu dünya hayatı, geçici ve biticidir. Yaşamın gayesi olamaz.

Dünyamız, insan için bir sınav salonudur. Hayatın gayesi Allah’a kulluk ve onun emir ve yasaklarına uygun bir hayat sürmektir. İnsan bu dünyada hayatının gayesini kabul edip etmeme sınavını vermektedir.

Gerçek hayat, gerçek mutluluk; geçici ve bitici dünya yaşamında değil, ölüm sonrası gidilecek olan ahiret âlemindedir. Bu dünya imtihanındaki başarı durumuna göre, insanı ya sonsuz bir mutluluk veya sonsuz bir mutsuzluk; yani ya cennet sarayları veya cehennem zindanları beklemektedir.


Şu 7 şey gelmeden önce acele edin ...

Resûl-u Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"İyi işler yapmakta acele ediniz.

Siz korkmak ve gayrete gelmek için, şu 7 şeyin size gelip çatmasından daha kötü bir şey mi bekliyorsunuz?

Birincisi: Her şeyi unutturan fakirlik

İkincisi: Azdıran zenginlik

Üçüncüsü: Aklı ve vücut sağlığını bozan hastalık

Dördüncüsü: Muhakeme ve şuuru gideren ve insanı saçma sapan konuşturan bunaklık derecesindeki ihtiyarlık

Beşincisi: Ansızın gelen ölüm

Altıncısı: Korkulan istikbâl tehlikelerinin en fenası bulunan Deccalın fitnesi

Yedincisi: belâsı en büyük ve en acı olan kıyâmet..."

(Tirmizî/2307)

Bu 7 şey kendisine erişmeden mü’minin ibadet ve hayrını çoğaltmakta acele etmesi gerekir.


Dünya varlığında kimlere bakmalıyız …

Ebû Hureyre’den (radıyallahu anh):

Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:

"Dünya varlığında, sizden aşağı durumda olanları düşününüz. Yalnızca sizden üstün ve iyi olanlara bakmayınız. Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini küçük ve basit görmemeniz için bu, en uygun olanıdır."

(Buharî-Müslim)

Hadiste, dünyada mutlu ve huzurlu olmanın formülüne işaret edilmektedir. O da dünyalıkta, kendinden aşağı durumda olanlara bakıp üzerindeki nimetlerin farkına varmaktır. Her hal ve durumda, Allah’a şükür duygusu içinde olmaktır.


Yüz şehit ecri kazanmak ...

"Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime temessük ederse ( yapışırsa ), ona yüz şehid ecri vardır."

(el-Bağavi, Hüseyin b. Muhammed eş-Şafi, Mesabihu’s-Sunne, I-II, Beyrut, ty. I, 40, no: 130; el-Munavi, Abdurra‘uf, Feyzu’l-Kadir, I-VI, Beyrut, ty. VI, 261. (no: 9171-9172); Ümmetin bozulduğu zaman sevapların çoğalağı konusu için bk. Taftazani, Mesud b. Ömer, Serhu’l-Makasıd, I-V, Beyrut 1988 I, 308; el-Heytemi, Ahmed b. Hacer, es-Savaiku’l-Muhrika, Kahire 1385, s. 210.)

İşte bize çok büyük bir fırsat.

Hem o kadar şanslıyız ki: Daha annesinden doğduğu anda secdeye kapanıp ümmeti ümmeti diyen, Miraç mucizesinde Cebrail Aleyhisselâmı bile arkada bırakıp, Alemlerin Rabbi’nin karşısında bulunduğu bir anda dahi ümmetini unutmayan ve mahşerdeki dehşetten herkes hatta peygamberler bile nefsi nefsi, dediğinde yine ümmeti ümmeti, diye Allah’tan (celle celaluhu) ümmetini dileyen bir şefaat edicimiz, kurtarıcımız, peygamberimiz var.

O’nun şefaatine nail olabilmenin tek yolu ise O’nun sünnetine tabi olmaktır. O’nun sünnetini terk etmek bize hiç yakışır mı?

Bizler de yeniden doğalım, Efendimiz'i (aleyhissalâtu vesselâm) daha iyi anlamaya ve onun gibi yaşamaya çalışalım, en azından buna niyet ve azmedelim.

Yüce Mevlâ yukardaki hadisi şerife cümlemizi mazhar eylesin ...


Cennet ve Cehennem mukabelede bulunur ....

Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Kim üç kere (veya 7 kere) Allah’tan cennete girdirmesini isterse,

Cennet: ‘Allah’ım onu cennete girdir’ diye karşılık verir.

Kim de 3 kere (veya 7 kere) cehennemden kurtarması için Allah’a sığınırsa,

Cehennem: ‘Allah’ım, onu ateşten kurtar’ diye mukabelede bulunur."

(Tirmizi, Nesâi, İbn-i Mace, İbn-i Hibban, Hakim)


Sevap ve Mükafatımız ...

Hazreti Ömer’den (radıyallahu anh):

"Bir gün Resûlullah’ın (aleyhissalâtu vesselâm) yanına girmek için müsaade istedim. Hücre-i saadetine kabûl buyruldum. Kaba bir kilim üzerine yatmışlardı. Kilim küçük olduğu için, mübarek vücutlarının bir kısmı toprak üstünde kalıyordu. Başlarının altında, hurma lifi ile doldurulmuş bir yastık vardı.

Selâm verip yanlarına oturdum. Daha sonra dayanamayıp sordum.

– Ya Resûlâllah, sen Allah’ın Peygamberi ve Habîbi (en sevdiği varlık) olduğun halde, niye bu vaziyettesin? Halbuki Kisrâ ve Kayser, altından divanlarda, ipek ve atlastan yataklarda yatıyorlar.

Bunun üzerine Resûlullah buyurdu ki:

– Onlar bütün nimetleri bu dünyada tadıyorlar. Halbuki bu dünya nimetleri çok çabuk biter. Biz ise öyle bir kavimiz ki, bütün sevap ve mükâfatımız âhirete kaldı.

(Hâkim)



Hakikat Noktasında Malımız ...

Abdullah İbnu’ş-Şihhîr’den (radiyallahu anh):

"Bir gün Resûlullah Efendimizin (aleyhissalâtu vesselâm) yanına gittim. O sırada Tekasür sûresini okuyorlardı. Sûreyi tamamladıktan sonra şöyle buyurdu:

– Âdemoğlu, ‘malım, servetim’ diyor. Ey Âdemoğlu! Yeyip bitirdiğin veya giyip eskittiğin, yahut sadaka olarak verip önceden âhirete gönderdiğinden başka senin mal ve servetin var mı? (Geride bıraktığın senin değil, mirasçıların malıdır).

(Müslim/Zühd 34; Nesai/Vesâya 1; Tirmizi/Tefsir, Tekasür)

İnsanın mal ve servetinden "benim" diyebileceği kısım; yediği, içtiği, bir de sadaka olarak dağıttığı, Allah yolunda harcadığı miktardır.

Bunların dışında kalan mal ve servetin, ancak bekçisidir. Sahipliği görünüşte ve zâhirdedir. Çünkü o servet, kendisi ile gelmeyecek, vefat ettiğinde mirasçılara intikal edecektir. Şu halde insanın kullanamadığı, sahiplenemediği bir servet ile övünmesi boştur ve yersizdir.


Ahiret mutluluğu ...

Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ahiret mutluluğu, nefse zor gelen ibadet külfetleri ile çevrelenmiştir. Dünya ise, nefsin hoşuna giden gayr-i meşrû lezzetler ve şehvetler ile kuşatılmıştır."

(Taberani)

Dünyada cennet yolu, nefsin hoşuna gitmeyen külfetlerle kaplıdır. Cehennem yolu ise, nefsin gayr-i meşru lezzet ve şehvetleriyle çekici hale getirilmiştir.


www.resulullah.org

2 Hadis-iŞerif

yazı büyütmek için üzerine tıkla


16 Temmuz 2008 Çarşamba

Hadis-i Şerif

Cömert kimdir, cimri kimdir?

Ebu Hureyre’den:

Allah Resûlü:

- Haberiniz olsun ki her cömerdin cennete gireceği Allah katında kesindir. Ve ben buna garanti veriyorum.

Dikkat ediniz, her cimrinin cehenneme gireceği de yine Allah katında kesindir ve ben buna da garanti veriyorum, buyurdu.

Ashab:

- Ya Resûlallah! Cömert kimdir, cimri kimdir? diye sordular.

Allah Resûlü:

- Cömert, elinde olan malından Allah’ın hakkını ödeyen kimsedir.

Cimri ise, Allah’ın hakkını vermeye yanaşmayan ve Rabb’ine karşı (âdeta) cimrilik eden kimsedir.

Haramdan kazanıp savurganca harcayan kimse de cömert değildir.

(Esbehani/Tergîb)

Namazda 2 Yerde Asla Gafİl Olmamali


kul namaza duracağı zaman MEVLA c.c meleklere buyurur :

kulumun üstünden günah ağırlıklarını alın ki,namazı rahat eda etsin

ve melekler emri yerine getirir,kul namazını bitirir ve melekler RABBE c.c sorar günahlarını yükleyelimmi diye, MEVLA şöyle buyurur: aldığım günahı geri yüklemek BENİM şanıma yakışmaz.
"

"kul namazın iki yerinde gafil olmamalı:

1)fatihada:yanlız SANA ibadet ederiz ,ayetini okurken,çünkü burada MEVLAYA hitap vardır

2)tahiyyatta :efendimize selam kısmında,buradada PEYGAMBERE a.s hitap ediliyor(NAKŞİ BEND K.S)

aynı zamanda kişi salih ise dünyanın bir ucunda ki müslüman namazını eda ederken namazda okuduğu tahiyattaki dua gelir o salih kulu bulur (esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin) kısmı

Dua konusuna bir hazırlık...



Kabul Olmayan Dua da Hayrımıza Olabilir

Aykut Akça

Varolan her şeyi noksansız bir yaratış ile yaratan Allah, insanoğlunu da bedenen ve ruhen mükemmel bir şekil ile yaratmıştır. Öyle ki, Allah insana kendi ruhundan üflemiştir (1).

Yarattığı bu insan denen varlığa merhamet, şefkat gibi en güzel erdemleri ve en ulvi duyguları bahşetmiştir. İnsan bu duygular sayesindedir ki diğer insanlara ve tüm diğer mahlukata iyilik penceresindan bakmayı becerebilir ve onların iyiliğini ister.
Şefkat, merhamet gibi bu ulvî duygular, insanoğlunun kadın cinsinde daha yoğun bir şekil sergiler. Ondandır ki kadınlar daha yufka yürekli, daha bir merhametli ve ondandır ki anne kelimesinin içi dopdoludur. Bu anne ki çocuğunun başı ağrısa kendisi uyuyamaz. Çocuğuna olan sahiplenme / kendi bilme duygusunun mahiyeti, yavrusuna gelecek derdi kendisine gelmesini tercih edecek boyuttadır. Çocuğunun başına en ufak bir kötülük gelmesini istemez. Kötü olanı çocuğun kendisi istese bile buna ne pahasına olursa olsun karşı durur. Çocuğu bu hali beğenmese de bu böyledir. Annelik başka türlü davranmaya izin vermez.


Evin 15 yaşındaki çocuğu olan Ahmet annesinin yanına gelir.
-Anne der, bana da Mehmet Abi'nin motorsikletinden alır mısınız?
-Olmaz alamayız Ahmet der, anne.
Daha motorsikletin alınmama sebebini bile öğrenmeden kapıyı vurur çıkar dışarı Ahmet. Hani delikanlı ya, hani hızlı yaşamalı ya. Herkesin anne-babası onların her istediklerini alıyorlar da Ahmet'in ailesi neden almaz ki Ahmet'in istediklerini. Her zaman istedikleri şeyler ya kabul görmüyor ya da sonra alırız deyip erteleniyor ne yapsın bu Ahmet şimdi. O isyan etmesin de kim isyan etsin. Oysa ki o anne biricik oğlu, ciğer parçası Ahmet'i henüz küçük olduğundan dolayı sakındığı için, isteğini geri çevirdi. Anneye göre biraz daha büyümeli idi oğlu.
Bir insan, bir anne bile bu kadar merhamet ve sakınma duygusu gösterir çocuğu için doğru olanın ne olduğuna karar verir ve gereğini yapmak için her bedeli öder / ödemeye hazır iken hadi düşünelim. Allah acaba bizi ne kadar düşünüp, bizi nelerden koruyordur. Bizim için neyin, ne zaman daha hayırlı olacağını bilen Allah bizim isteklerimize nasıl icabet ediyordur acaba. Nasıl bir plan (2) ve program dahilinde gidiyordur, acaba bu işleri hiç düşündük mü?
Geçenlerde bir arkadaş grubu içinde, bir tanesi "o kadar çok dua ediyoruz ama dualarımız neden kabul olmuyor?" dedi. İşte o anda tüm yukarıda geçen cümleler geldi aklıma. Ve düşünmeye devam ettim. Sorular sordum kendi kendime. Hep birlikte soralım kendimiz bu soruları.
Duamda
"acaba gerçekten doğru bir şey mi istedim?"
"acaba benim için hayırlı olan, gerçekten de benim istediğim şey mi?"
"acaba bu istediğim şey, şu an hayatıma girse, bu benim için doğru bir zamanlama mı?"
"acaba sorumluluğunu taşıyamayacağım bir şey mi istiyorum?"
"acaba hakikaten ben ne istediğimi biliyor muyum?" vs. vs…
Bu soruları çoğaltmamız mümkün tabii ki. Ancak maksat hasıl oldu kanaatindeyim.
Yaratılmış her şeyin otorite sahibi ve yegane hüküm koyucusu olan Allah, her şey ama her şey hakkında bir plan ve program koymuştur. Hiçbir şey tesadüfen olmaz, olamaz. Her şeyin bir plan ve program dahilinde gerçekleştiği varlık dünyasında kul olarak elbette Yaradan'dan isteklerimiz/dualarımız olacaktır. İstemek, yalvarmak bizden ama kabul edip, etmeme/kısa zamanda kabul etme ya da erteleyip doğru zamanda kabul etme Allah'tandır. Her şey bir denge, düzen ve plan üzerinedir. Bu mükemmel ahengin kurucusu Allah'tır. Olup biten her şey O'nun ol demesi iledir. Allah merhametlilerin en merhametlisidir. Bizim için neyin hayır neyin de şer olduğunu bizden daha iyi bilendir(3).

O sebeple, ya o çok istediğimiz şeyler için ettiğimiz dualar kabul olsa ve bu istediğimiz şey aslında bizim için bir felaketse o zaman ne yapacağız? O zaman da daha önce neticesini bilmeden ısrarla istediğimiz ve bizim arzu etmediğimiz sonuçlar doğuran o ilk duayı tersine çevirmesini isteyeceğiz. Netice olarak, elbet dualarımız olacak ama neden kabul olmuyor diye farkında olmadan hesap sorucu bir pozisyona düşmeden en hayırlısını, en hayırlı zamanlar için isteyelim. Sonuçta imtihan dünyasındayız. Allah verdikleri ve vermedikleri içinde bizi imtihan etmekte. Kulluğumuzun kalitesi kabul olunan duaların sayısının çokluğu ile alakalı değildir. Kulluğun kalitesi takva bakımından üstün olmakla alakalıdır. Takvaya yakışan O'ndan gelene razı olup bulunduğumuz şartlar içinde nasıl daha iyi bir kulluk ederiz teslimiyetidir.

~~~*~~~*~~~*~~~*~~~

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Bir Ayet

yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız

5 Ayet



yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız


yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız


yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız


yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız


yazıyı büyütmek için üzerine tıklayınız


5 Hadis




1. Cuma gunu oldugunda, sizden birisi basini yikar, gusl eder, mescide erkenden gider, yakin oturur, hutbeyi dinler ve sukut ederse, o kimsenin attigi her bir adim icin kendisine bir senelik oruc ve bir senelik namaz sevabi vardir.
Ravi: Hz. Evs Ibni Evs (r.a.)

2. Insana olum hazir oldugunda, onu Hak'dan alikoyan ve terkettigi hersey derlenip toplanir, iki gozunun onune getirilir. Iste o anda o insan soyle der: "Ya Rabbi beni geri dondur. Umulur ki terkettigim salih amelleri yapayim."
Ravi: Hz. Cabir (r.a.)

3. Bir muallimin onunde veya ilim meclislerinde oturdugunuzda, onlara yaklasin ve birbirinize yakin oturun. Cahiliye ehlinin yaptigi gibi daginik oturmayin.
Ravi: Hz. Ebu Hureyre (r.a.)

4. Ilimden bir bab (bolum) ogrendigin zaman, o senin icin kabul edilmis bin rek'at nafile namaz kilmandan daha hayirlidir. Bunu insanlara ogrettigin zaman ister amel edinsin, ister edilmesin; senin icin gene kabul edilmis bin rek'at nafile namaz kilmandan hayirlidir.
Ravi: Hz. Ebu Zerr (r.a.)

5. Ilme talip olan bir kimseye olum geldiginde, o bu hal uzerinde olurse sehittir.
Ravi: Hz. Ebu Zerr (r.a.)

Kaynak: "Ramuz El E-Hadis" Kitabidir.
Kitabin Yazari: Zaif Ahmet Ziyauddin Gumushanevi
Yorumlayanlar: M.Zahid Kotku & Prof. Dr. Cevat Aksit

13 Temmuz 2008 Pazar

Veda Hutbesi



Değerli müminler!

Milâdî 610 yılında, Mekke’deki Nûr dağında başlayan Yüce Kitabımızın indiriliş süreci yaklaşık yirmi üç yıl devam etmiş; Allah’ın rızası ve insanlığın kurtuluşu uğruna çekilen nice çileler, acılar ve özverilerden sonra bu süreç tamamlanmıştı. Resûlullah Efendimiz, 632 yılında Arafat meydanında yüz bini aşkın Sahâbe’ye hitaben yaptığı, Veda Hutbesi denilen tarihî konuşmasıyla bu dinin kemale erdiğini ilan etmişti.

İslâm’ın ana ilkelerinin sunulduğu bu konuşmanın bazı bölümleri şöyledir:
“Ey insanlar!.. Bugünleriniz nasıl kutsal bir gün ise; bu aylarınız, bu kentiniz nasıl mübarek ve kutsal ise; canlarınız, mallarınız, namus ve onurlarınız da öylece değerlidir ve her türlü tecavüze karşı dokunulmazdır.
Ashâbım!. Hepiniz Rabbinize kavuşacaksınız; O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Benden sonra eski Câhiliye sapkınlığına dönmeyin, birbirinizin canına kıymayın!.. Elinin altında bir emanet bulunan kimse, onu kendisine emanet edene iade etsin.
Ne haksızlık ediniz, ne de haksızlığa boyun eğiniz. Allah böyle hükmetmiştir… Câhiliye devrinden kalma kan davaları kaldırılmıştır. Kasten (haksız yere) adam öldürme ise misliyle cezalandırılacaktır.
Ey insanlar!.. Sizlere kadınların haklarını gözetmenizi, bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız var, kadınların da sizin üzerinizde hakları var… Kadınlara en iyi şekilde davranmanız gerekmektedir.
Ashabım!.. Sözümü iyi dinleyiniz… Müslüman müslümanın kardeşidir. Bir müslümana kardeşinin kanı ve malı helal değildir; malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
Ey insanlar!.. Rabbiniz bir, atanız birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem de topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba üstünlüğü yoktur. Beyaz ırkın siyaha, siyah ırkın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâdadır.
Kimse kendi suçundan başkasıyla sorumlu tutulup cezalandırılamaz.

Dikkat ediniz… Şu dört şeyden kesinlikle uzak durunuz: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayınız, haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymayınız, zina etmeyiniz, hırsızlık yapmayınız.”

Muhterem müminler!
Aziz Peygamberimizin, bazı bölümlerini arzettiğim bu konuşmayı günümüzden 1400 yıl önce yaptığını unutmayalım. O zamanlar, dünyanın en uygar ülkesi olarak bilinen Roma İmparatorluğu’nda bile, eğlence olsun diye insanlar, arenalarda birbirine veya vahşi hayvanlara öldürtülüyordu. Dünyanın her yerinde “alttakiler”, insan sayılmıyor, hayvan ve eşya muamelesi görüyordu.
İşte böyle bir dünyada; cehaletin, acımasızlığın, zulmün dibe vurduğu bir ortamda Mekke’de bir ses yükseliyordu: “Ey insanlar! Rabbiniz bir, atanız birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba üstünlüğü yoktur. Beyaz ırkın siyaha, siyah ırkın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâdadır.”
Dünyada, bu çağrının yankı bulduğu toplumlarda, ülkelerde; İspanya’dan Bağdat’a, Kahire’den Bosna’ya, İstanbul’dan Kudüs’e bütün İslâm beldelerinde farklı ırkların ve dinlerin mensupları bir arada barış içinde yaşadılar. Aramıza dışarıdan fitnelerin sokulduğu 20. yüzyılın başına kadar bu böyle sürüp gitti.

Değerli kardeşlerim!
Medeniyetlerinde bu tecrübe bulunmayanlar, insan haklarını, barış içinde birlikte yaşama idealini gerçekleştiremezler. Günümüz dünyasında yaşananlar da bunu göstermektedir. Çağımız, “küresel etik” denilen bir ahlâk arıyor: İnsana, canlı cansız doğaya saygı gösterilmesini ve onların korunmasını sağlayan bir ahlâk… Tarih göstermiştir ki, bunu ancak âlemlere rahmet olan o yüce Peygamber’in yukarıda özetini sunduğumuz çağrısına uyanlar başarabilir.
Biz müslümanları, yeniden bu kutsal göreve layık bir ümmet haline getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.

Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI
İstanbul Müftüsü

[1] Hucurât 49/13.

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Ayet

okumak için üzerine tılayınız

Sen kimsin?...

SEN!
Siz insanlar için çikarilmiş en hayirli bir ümmetsiniz, iyiligi emreder,
kötülükten vazgeçirmege çalisirsiniz.. Çünkü Allaha inaniyorsunuz..
Fermaninin sahibisin!..

SEN!
Alemlere rahmet olarak gönderilen ve dehsetli mahser günü herkesin Nefsi!
Nefsi! diye cirpinacagi bir zamanda, secdelere kapanip; Ümmetimi isterim
Ya Rab!.. Ümmetimi bagislamadikça kalkmam diye feryad edecek olan Habibi
Kibriyanin ümmetisin!..

SEN!
Resulullahin ashabina Orduya yardim ediniz dedigi zaman, bütün servetini
alip getiren ve Peygamberin Cocuklarina ne biraktin?.. sorusuna Allahi
ve Resulünü biraktim Ya Resullullah! cevabini veren Hz. Ebubekirin
yolundasin!..

SEN!
Devlet reisi oldugu halde, ici su dolu bir tulumu sirtina yüklenerek halk
icinde dolasan ve oglunun Babacigim, niçin böyle yapiyorsun? sorusuna
Oglum! Nefsimi biraz begenir gibi oldum.. Onu zelil etmek, gururumu kirmak
istiyorum diyen Koca Ömerin izindesin!

SEN!
Müslümanlar arasinda acligin ve kitligin hüküm sürdügü bir zamanda Sam'dan
kendisine ait zeytinyagi, üzüm ve bugday yüklü olarak gelen bir deveyi
yükleriyle beraber yoksullara tasadduk eden Hz. Osman'in ardindasin!..

SEN!
Cebinde bulunan 4 dirhem servetin 1 dirhemini gizlice, 1 dirhemini açikca, 1
dirhemini gece ve kalan 1 dirhemini de gündüz , kimsesizlere sadaka olarak
veren ve Allah Resulünün; Neden böyle yaptin ?sualine Belki Allah
bunlarin birini olsun kabul eder düsüncesiyle diyen Hz. Aliyi takip
edensin!

SEN!
Allah yolunda cihada cikan ve karsisinda ATLAS Okyanusunu görünce, devesini
dizlerine kadar denize sürerek, kilicini cekip; Ya Rabbi! Sahid ol! Önüme
su ucsuz bucaksiz derya cikmasaydi senin sanini daha ileriye gotürürdüm!
diyen mücahidlerin pesindesin!..


SEN!
Resullullahin müjdesine nail olup, küfrün dogu kalasini, istanbulu
fethederek İslama teslim eden, yeni bir cag acan Fatihlerin, dünyayi
müslümanlardan baskasina dar gören Yavuzlarin, karalarin- denizlerin Hakani
Kanunilerin neslisin!..

SEN!
İstanbulda okumaya basladigi EzanI Muhammediyeyi, Caldiran ovalarinda
bitiren, Tuna'da aldigi abdestin namazini Afrika cöllerinde kilan, Hazer
kiyilarinda getirdigi tekbir seslerinin yankilarini Viyana kapilarinda duyan
kahramanlarin evladisin!..

SEN!
Vatanini, mukaddesatini müdafaa ederken düsman kursunlarinin darbeleriyle
bagirsaklari delik-desik disariya firlayan ve bir eliyle onlari karnina
iterken, diger eliyle gögsünden bir baska kursunu eliyle çikarip, yaninda
bulunan arkadasina Al arkadasim! Sag olur da dönersen, su kursunu ogluma
ver! Ve Ona de ki; Bunu sana baban son nefesinde gönderdi ve O'da ayni
sekilde ogluna aktarmazsa hakkimi helal etmem! dedi diye ulvi ruh
örnekleri veren sehitler kafilesinin çocugusun!..

ISTE SEN BUSUN!..

Bu altin halkalara eklenebilecek daha binlerce halka içerisinde
Senin cevherin, aslin astarin, esasin budur iste!..
Sen bu kapilar disinda baska bir kapini insani,
Bu altin halkalar disinda baska bir halkanin esiri olamazsin!
Namazsiz, niyazsiz, maneviyatsiz, ruhsuz, köksüz, kozmopolit, satilmis
olamazsin!
Allahsiz, Peygambersiz, Kitapsiz olamazsin!
Bana dokunmayan bin yil yasasin! Neme lazim Evimden uzak
Her koyun kendi bacagindan asilir gibi yahudi sözlerini agzinin sakizi
yaparak, mücadele ve hizmet azmini yitiremezsin!
Komsun ac iken, sen tok gezemezsin!
Islam'in yasak kildigi günah yuvalarinda vaktini öldüremez, aile fertlerini
batinin kokusmus hayat tarzina uyduramazsin!
Yavrularini cagdas asrin zihniyetine terkedip, cehenneme talip olamazsin!
Sen kainatin en üstün varligi olarak yaratildin, buna layik olarak cennet
bahcelerine talip olmalisin..

Hem burada... Hem orada..

YOLUN ACIK OLSUN!..

vesselam...

***CUMANIZ HAYR OLSUN***



Mutlu bir hayat için altın prensipler

Mutluluk, muhabbet, sevgi, saygı ve hürmet insanlık âleminde, hem fert, hem aile, hem de toplum hayatında en büyük aranılan, ihtiyaç olan ama maalesef ki, belki de son asırda ve yıllarda en az bulunan değerler.

Aşağıda bu arzu edilen değerleri hakikî kaynağından küçük bir demet halinde sunmaya çalışacağım, kaynağını tam olarak keşfetmeyi ve bire bir yaşamayı da Rabbim hepimize kısmet eder inş.

* Ahlâkî değer olarak: Âdet üzere sarf edilen hiçbir kötü sözü ağzına almamak.

* Allah'a karşı: Allah'tan devamlı af ve mağfiret dilemeyi unutmayan bir hayat sürdürebilmek.

* Şecaat ve kahramanlıkta öncü ve örnek olabilmek.

* Dünyevî noktada: Dünya işleri için kızmamak.

* Evden ayrılırken: Sabahları evden çıkarken "İlâhî, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım" diye duâyla güne başlayabilmek.

* Giyinmede: Sade kıyafetler giyebilmek, gösterişten hoşlanmamak.

* Günlük hayatta: Boş şeylerle uğraşmamak. Çok konuşmamak.

* İç dünyasında: Affediciliği hiç elden bırakmamak. İntikamı kalp, his ve ruh dünyasından uzaklaştırabilmek.

* Daima düşünceli ve tefekkür âlemlerinde olabilmek.

* Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmemek.

* Hoşlanmadığı şeylere karşı susabilmek.

* Kendi şahsı için asla öfkelenmemek ve öç almayı gündeminden kaldırabilmek.

* Her zaman mütebessim bir haletle durabilmek.

* İnsanî münasebetlerde: Umanı umutsuzluğa düşürmemek.

* İnsanlık ve insanlara karşı: Düşmanlarını sadece affetmekle kalmayıp, onlara şeref ve değer de vermek.

* Fakirlerle birlikte yemek; onlardan kendini ayırt etmemek.

* Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamamak ve ayıplamamak.

* İnsanlık ve insanlara karşı: Kendisini üç şeyden alıkoyabilmek. Hiç kimsenin kusurunu araştırmamak. Hiç kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylememek. Hiç kimseyle çekişmemek.

* İnsanlık ve yardımlaşmada: Kapıya yardım için gelen hiç kimseyi geri çevirmemek.

* Konuşurken: Konuşurken kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berrak söyleyip telâffuz edebilmek.

* Lüzumsuz yere konuşmamak; hikmetli konuşabilmek, konuştuğunda ne fazla, ne eksik söz kullanabilmek.

* Konuşurken ses tonu, tavır ve davranışlarıyla çevresindekileri sıcak bir şekilde kuşatabilmek.

* Konuşurken yüzünü muhataplarından başka tarafa çevirmemek, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmamak.

* Sıkıntılı hallerde: Sıkıntılı hallerinde kabalaşmamak, bağırmamak.

* Söz söylerken: Kötü söz söylemeden, günlük ve ömürlük hayat yaşamayı başarabilmek.

* Toplum hayatında: Bulunduğu toplulukta o topluluğa uyarak, gülünecek şeye gülmek; hayret edilecek şeye uyarak hayret edebilmek.

* Sıradan insanlar gibi yaşayabilmek.

* Susmayı konuşmaktan uzun sürdürebilmek.

* Şefkat ve merhamette en zirvede olabilmek.

* Yanında en son konuşanı ilk önce konuşan gibi dikkatle dinleyebilmek.

* Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürümek; ayaklarını yerden canlıca kaldırmak, iki yanına salınmamak, adımlarını geniş atmak, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilip, vakar ve sükûnetle rahatça yürüyebilmek.

* Hak ve adaletten hiçbir şart ve halde asla ayrılmamak.

* Her zaman ağırbaşlı olabilmek.

* Yeme içmede: İsraf ve tiryakilikten uzak, sabır ve şükrün gereği olan, önüne ne konulursa yiyebilmek.

Evet yukarıda aldığımız hakikatler hiç şüphesiz ki Peygamberin örnek hayatındandır. Allah (cc) başta dâvâ arkadaşlarımız olmak üzere bütün inananlara ve insanlığa örnek alıp yaşamayı nasip etsin.

Nejat EREN
Yeniasya

okumak için resmin üzerine tıklayın